Psikodrama Grupları
Bilgi almak ve ön kayıt için:
Koordinatör: Ergin Baltacı
0532 639 66 32
Psikethica
Psikodrama ve Grup Psikoterapileri
Vietnam Sendromu
1985 yılında yapılan bir araştırmada, Vietnam savaşından dönen Amerikan askerlerinin bir grubunda travma sonrası stres bozukluğunun diğer gruba göre oldukça fazla olduğu tespit edildi. Bu iki grup arasındaki tek önemli fark, birinin gemiyle, diğerinin uçakla eve dönmüş olmasıydı.
Savaş sonrası ruhsal travma, bu haksız savaştan önce de biliniyordu ancak Vietnam’dan dönen ABD askerlerinde ruhsal yıkımın etkileri o kadar belirgindi ki savaş sonrası travmaya özel bir isim verildi: “Vietnam Savaşı Sendromu”.
Benzer bir durum Birinci Dünya Savaşından sonra da yaşanmış, tıpkı ABD askerleri gibi dönemin “seçkin” (ruhsal ve fiziksel açıdan sağlıklı) İngiliz askerleri de eve döndüklerinde ciddi ruhsal hastalık belirtileri göstermişti.
Birinci dünya savaşında kraliyetin seçkin askerlerinin ruhsal yıkımını görmeden önce yaygın “bilimsel” inanış, ruhsal rahatsızlıkların yaşamsal koşullarla ilgili olmadığı, sağlıklı bir beynin sağlıklı kalacağı ve hastalanmayacağı yönündeydi. Ruhsal hastalıklar sadece biyolojik nedenlerle açıklanıyor, akıl denilen şey rasyonalizmin hüküm sürdüğü topraklarda yıkılamaz bir kale gibi görünüyordu.
Savaş sonrası ruhsal travmaların yaygınlığı ve yıkıcı etkileri, insanı sağlıklı bir beyin ve yıkılmaz bir akıl ile anlamaya çalışan bilim insanlarını farklı bir anlayışa yöneltti ve kısa bir süre de olsa Freud ve öğrencilerinin yıldızı tekrar parlamaya başladı: İnsan zihni biyolojiden ibaret değildi ve koşullara bağlı olarak hastalanabilirdi.
İnsan zihninin biyolojik/fiziksel bir etken olmadan da bozulabileceği anlaşıldı ama daha önemli bir gerçek daha artık reddedilemez oldu: İnsanın iç dünyası sürekli değişen dinamik bir yapıydı ve tıpkı hastalanmasında olduğu gibi iyileşmesinde de fiziksel olmayan, o zamana kadar güvenilemez bulunan yöntemler işe yarıyordu ve psikoterapi denilen bu yöntemlere gönülsüzce de olsa uyum sağladı akıl dolu insanlar.
Akıl denilen şeyi gelişmiş Batı toplumlarının bir üst özelliği olarak kabul eden ve yüceleştiren yaklaşım, kendi yarattığı savaşlarda boyunun ölçüsünü almış ve psikanaliz gibi başka bilimsel alanlara ve diğer kültürlerin ruhsal iyileştirme pratiklerine yönelmek zorunda kalmıştı.
Vietnam savaşından gemiyle dönen ABD askerleri ruhsal sağlıklarını büyük ölçüde koruyabilmişlerdi çünkü haftalar süren gemi yolculuğu esnasında kendiliğinden grup etkileşimi ile birbirlerini iyileştirmişlerdi.
Grup terapisini, elbette ki Vietnam’ı yakıp yıkan ABD askerleri gemide tesadüfen keşfetmediler. Adı “grup terapisi” olmasa da aslında bu terapi türü tarih boyunca hemen her kültürde var olan ve muhtemelen en eski psikoterapi biçimi olan ruhsal iyileşme yöntemiydi.
En eski psikoterapi yöntemi: Grup psikoterapileri
Bir topluluğun belli zamanlarda yaptığı toplu danslar, toplu ritim oluşturma veya şamanik ritüeller çok eskiden beri var ve bugün pek çok kültürde varlığını koruyor.
Ülkemizde bilimsel bir çerçeve ile yapılandırılmış grup terapileri henüz yaygınlık kazanmamış olsa da Anadolu’nun hemen her köşesinde, her gün insanlar çeşitli vesilelerle bir araya geliyorlar, konuşuyorlar, paylaşıyorlar, deneyimliyorlar ve birbirlerini iyileştiriyorlar.
Grup psikoterapileri zamanla dünyada farklı uygulamalar ve yöntemlerle zenginleşti ve yaygınlaştı: katılımcı sayısı, terapist sayısı, terapinin amacı ve kullanılan teknikler gibi çeşitli kriterlere göre farklı türlere ayrıldı. Örneğin, bazı grup psikoterapilerinde katılımcı sayısı 10-15 kişi arasındayken, bazılarında 20-25 kişi arasında olabilir. Bazı grup psikoterapilerinde bir terapist bulunurken, bazılarında birden fazla terapist çalışır.
Grup psikoterapilerinin amacı da farklı olabilir. Örneğin, bazı grup psikoterapileri belirli bir ruhsal sorunun tedavisine odaklanırken, bazılarında kişilerarası ilişkileri geliştirmek veya kişisel gelişim sağlamak amaçlanır.
Grup psikoterapilerinde kullanılan teknikler de çeşitlilik gösterir. Örneğin, bazı grup psikoterapilerinde rol oynama, bazılarında tartışma, bazılarında ise sanat terapisi gibi teknikler kullanılır.
Psikodramanın doğuşu
1920’lerde Viyana’da yaşayan ve Freud’un derslerine giren genç bir psikiyatrist, atalarımızdan miras kalan bir bilgi ile (grup etkileşimi ve sahnelemenini iyileştiriciliği), Freud’un insanın iç dünyasını anlamaya ilişkin yöntemini yeniden okuyarak bir yeni yöntem ve kuram geliştirdi.
Bu genç psikiyatrist, Jacob L. Moreno, Psikodrama adını verdiği yöntemi geliştirirken kendi çocukluğundaki sahneleme oyunlarının, hayatın zorlukları ile başa çıkmaya çalışan bu küçük insanlardaki etkilerini, özellikle kendi üzerindeki iyileştirici etkisini düşünerek yola koyuldu.
Moreno’ya göre, yalnızca çocuklar değil erişkinler de grup oyunları oynayarak iyileşebilirdi ve bunu gözlemek için oluşturduğu gruplarda, bu yeni grup terapisi yönteminin büyülü bir etki yaptığını ve iyileşmenin, sahneleme yoluyla deneyim paylaşarak ve kolektif iyileşme olarak oldukça hızla meyvelerini verdiğini gözlemledi.
Moreno için Freud’un insanlığa hediye ettiği iç dünya (bilinçdışı) kavrayışı farklı ve karamsar olmayan bir bağlamda ele alınabilirdi: İnsanı belirleyen şey kaotik, bilinemez ve karamsar bir iç dünya (veya bilinçdışı) değil, hayatta edinilmiş rollerdi.
Psikodrama, insanın bilinçdışına kazınmış ve çoğunlukla başına bela olan rollerini tanımasını, bunları anlamasını ve değiştirebilmesini sağlıyordu. Psikodramaya katılan birey, kendiyle sınırlı olan ve dolayısıyla deneyime dönüştürülemeyen içsel yaşantılarını psikodramanın sahnesinde hem kendi rolünde hem de ötekilerin rollerinde deneyimleyerek tanıyor ve değişiyordu. Zaman içinde Psikodrama, sadece grup terapileri içinde değil, psikoterapilerin geniş alanında da kendine başat bir rol edinmiş oldu.
Ülkemizde grup psikoterapileri ve psikodrama
Türkiye’de grup psikoterapileri henüz yeterince yaygınlaşmış değil ve genel kanı, yerli ve yabancı film ve dizilerde sahnelenen bolca ağlamanın olduğu, grubun histerik etkileşimlere girdiği, katarsis denilen ruhsal boşalım yoluyla rahatlamanın gerçekleştiği bir yöntem olduğu yönünde.
Bu tamamiyle yanlış!
Grup psikoterapileri ve bu terapilerin gözdesi olan psikodrama, iyileşme sürecini katarsis yoluyla sağlamaz. Dizi ve filmler, seyirciyi etkilemek amacıyla veya bilmediğimiz başka nedenlerle grup psikoterapilerini, duygusal pornografi olarak gösteriyorlar.
Gerçekten de, grup terapisi deyince pek çok kişinin aklına yabancı film ya da dizilerden sahneler geliyor. İnsanların toplandığı ve birbirilerine dertlerini anlattığı ve sonunda birilerinin ağlayarak birbirine sarıldığı veya grubun bir dışavurumu coşkuyla alkışladığı sahneler hayallerde canlanıyor.
“Ağladım, rahatladım ve iyileştim” sahneleriyle gösterilen bir psikoterapi yöntemi gerçek yaşamda yok ve bu tür bir yönteme inanmak değil gülmek daha olası.
Grup psikoterapisinde bireylerin konuşmaları, duygularını paylaşmaları, gülmek ve ağlamak gibi duygu dışavurumları gerçek hayatta da yaşanıyor. Yani bu gösterim bir yanıyla gerçek ama büyük ölçüde eksik.
Gerçek çünkü grup terapisinde, kişilerin yaşadığı sorunlar dile gelir ve konuşulur; eksik çünkü sadece insanların dertlerini döktükleri ve içlerini açtıkları değil, belli ilkeler ve teknikler ile kuramsal bir alt yapının verdiği sağlam bir zeminle meselelerin ele alındığı kişisel sınırların korunduğu bir alandır grup terapileri. Yani psikoterapi sahnesi tesadüfi bir etkileşim alanı değildir: Terapistler bütün süreci bilimsel bir çerçeve ile yapılandırır ve en önemlisi katılımcıları travmatik etkileşimlerden korur.
Psikodramada terapi süreci, ilk oturumdan son oturuma kadar her aşamasında bilimsel olarak çerçevelenmiştir ve bu çerçeve, deneyimi sınırlayan veya indirgeyen değil, deneyimlerin güvenli bir alanda ve iyileştirici bir işlevle, sonsuz bir çeşitlilikte ele alınmasını sağlayan temel unsurdur.
Moreno bizlere şunu söyler: “Siz çocukluğunuzu yitirmediniz, sadece unuttunuz. Oynamaya ve oynayarak iyileşmeye hakkınız var. Şimdi güvenle oynayacağınız bir alandasınız ve artık yaratıcı olabilirsiniz!”
Grup terapileri ile ilgili bir başka yanılsama da, bunların bireysel terapilere alternatif olarak düşünülmesidir. Ülkemizde pratikte grup psikoterapileri ile pek karşılaşılmadığından kişilerin deneyimlenme şansı bireysel terapilerden daha kısıtlıdır ve bu nedenle bu yanılsamayı anlayabiliyoruz. Psikoterapi deyince karşılıklı iki koltukta oturulan ya da divanda kişinin kendisini açtığı bireysel terapiler neredeyse akla gelen tek şeydir.
Grup terapilerinin yaygın bir şekilde yapılmamasının bir nedeni de grubun organize edilmesi, uygun mekanın ve ortamın oluşturulmasından kaynaklı zorluklar olabilir. Ayrıca katılımcıların, başkalarının olduğu yerde kendi iç dünyasını açmasının zor olabileceği, mahremiyetin sağlanamayacağı konusunda endişeler olabilir. Grup terapisti olabilmek için uzun soluklu bir eğitim gerektiğinden terapiyi yürütebilecek terapist sayısının azlığı da yaygınlaşmamasının bir başka nedeni olabilir.
Neyse ki ülkemizde grup terapileri eğitimi ve grup terapisi ekolü psikodrama üzerinden köklü bir geleneğe sahip. Bu gelenek içinde yetişen psikoterapistlerin, dizi ve filmlerde oluşturulan yanılsamayı kırmakta olduğunu gözlemliyoruz ve psikodramanın yakın bir gelecekte toplum ruh sağlığı alanında esaslı bir yer edineceğini öngörüyoruz.
Psikethica’nın rolü
Psikethica, Freud ve Moreno’nun öğrencileri tarafından kuruldu. Psikanalitik psikoterapilerin ve psikodramanın hem kuramsal olarak hem de uygulama alanında ulaşılabilir olması için bilgi ve daha önemlisi deneyim üretiyoruz. İnsanlar deneyim yoluyla iyileşirler ve deneyimle öğrenirler.
Psikodramanın, bilginin deneyim yoluyla aktarılması için de son derece elverişli bir yöntem olduğunu biliyor muydunuz? Bilgi üretimi ve paylaşımında kullandığımız bu yönteme sosyodrama adı veriliyor.
Grup psikoterapileri oldukça geniş bir alanda Psikodrama gruplarını belirli bir ruhsal yaşantı veya sıkıntı başlığında (örneğin kaygı grubu) veya yaşantı grubu adı verilen genel gruplar olarak oluşturuyoruz.
Amacımız insanın insan ilişkilerinde doğduğu andan itibaren oluşan etkileşimsel alanda gelişen ruhsal sorunların yine bir grup içinde başkalarıyla etkileşimsel alanda iyileşeceğini düşünerek hareket etmek. Bunun diğer parçasını ise sosyodrama yöntemiyle bilgi aktarımı yaptığımız atölyeler oluşturuyor.
Bu sadece kuru bir inanç değil, hem klinik deneyimlerimiz hem de elimizdeki bilimsel ve gözlemsel verilerin bir sonucu.
Bu nedenle merkezimiz grup terapilerine ve grup çalışmalarına odaklanıyor. Bu alandan eğitim almış uzmanlarımızla yeni gruplar oluşturuyoruz. Bunu psikodrama ve psikodinamik psikoterapiler geleneğinden gelen bilgi mirasını taşıyarak ve yeniden üreterek yapıyoruz. Kuramsal bilginin yanında insanın insanla karşılaşmasının gücüne güvenmekteyiz.
Kaygılar için psikodrama
Kaygı grubu adını verdiğimiz kaygı ve ilişkili durumların çalışıldığı terapi gruplarındaki deneyimlerimizden edindiğimiz bilgi ile yeni bir grup oluşturmaya karar verdik.
Kaygı son dönemlerde hemen hemen hepimizin deneyimlediği bir duygulanış. Modern yaşamın koşturmacası, insanı yalnızlaştırması kaygıyı daha sık ve yoğun yaşanan bir yaşantıya dönüştürüyor. Bu durum bazen olağan bir yaşantıya verilen olağan bir yanıtken bazen yaşamımızı derinden etkileyen yaşamımızın akışkanlığını bozan bir hal alabilmekte.
Grup terapilerine başladığınızda kaygısı olan birçok insanla karşılaşmak başta insanı korkutabilir. Hatta acaba insanlar benim kadar kötü şeyler yaşıyor mu, benden daha kötüsü var mı diye düşünebilirsiniz. Hatta grubun içinde kendi deneyimlerinizi paylaşacak olmak bile başlı başına kaygı yaratacağını düşünebilirsiniz.
Bütün bu önden yaşayacağınız duyguların ve düşüncelerin farkındayız. Bu nedenle grubu oluştururken ve süreci yönetirken bu farkındalıkla hareket ediyoruz.
Gruba başlamadan önce ön görüşmeler yaparak grup dinamiklerinin oluşması için azami önem gösteriyoruz.
Grupta sadece kişisel yaşantıları çalışmıyoruz. Her insan toplum içinde çeşitli rollere girer ve bu roller kimliğin parçası olur. O nedenle grupta toplumsal rollerden başlayarak bireysel rollere odaklanıyoruz. Çalıştığımız sadece sizin kişisel dünyanız değil, toplumsal alanda oluşan roller. O nedenle bu roller hepimize ait. Hepimiz bu rollerden bir parça taşıyoruz. O nedenle çalışılan aslında grubun içindeki insanların yaşantıları olduğu kadar grubun kendisi. Bu çalışmalarda rol esnekliği, kişilik özelliklerinde esneme gibi hedeflerimiz var. Eylemsellik ve yaratıcılık ana mottolarımız. Tabi ki bu nedenle eylemselliği, esnekliği, spontanlığı ve yaratıcılığı engelleyen meseleleri çalışacağız.
Bütün bunları yaparken katılımcılar istedikleri kadar ve istedikleri sınırda kendisini açabilir. Kimse kendisinden daha fazla şey paylaşmaya zorlanmaz. Grubun yöneticileri bu özerkliği önemser ve korur. Mahremiyetin sağlanması ve korunması grup terapistinin önemsediği bir konudur. Bu nedenle grup oluşturulurken ve grup yönetilirken çeşitli sınırlılıklar ve kurallar oluşturulur.
Gruplar 12-16 kişiden oluşur. Grup çalışması Psikethica’nın Kadıköy Moda’da bulunan ofisinin toplantı salonunda yapılır. Grup terapisi başladığında ilk 3 hafta grup açık tutulur, grubun bağlayıcılığının oluşması beklenilir. Bu ilk 3 haftada çalışmalar ısınma ve kaynaşma üzerinedir.
Bu süreçte grup terapisine uygun olmadığı düşünülen kişilere alternatif terapi ve tedavi yöntemleri tavsiye edilir. 3 hafta sonrasında grup kapalı hale gelir gruba yeni kişi alınmaz. Buluşmalar haftada bir kez gerçekleştirilir ve her oturum toplamda 2 saat(seans) sürer. Her oturumda 2 saat içinde 5-10 dk bir ara verilir. Her oturum ısınma süreci ile başlar, çalışılacak konu belirlenir, roller alınır sonrasında rollerden geri bildirimler ve paylaşımla son bulur. Grupta sosyal, kişisel konular ele alınır. Terapist tüm süreçleri yardımcı terapistleri ile takip eder, yorumlar, destekler ve sağaltıcı müdahalelerde bulunur.
Grup terapisi başladıktan sonra grup adeta bir bireymiş gibi ele alınır, grubun ne kadar süreceği, ara verilip verilmeyeceği kararı grupla beraber alınır. Sonlanmaya karar verildiği takdirde süreç planlanır, sonlandırma oturumları eşliğinde süreç analizi yapılır.
Psikiyatri uzmanı olan terapistlerimiz Dr. Ersin Baltacı ve Dr. Onur Özalmete’dir. Ayrıca ekibimizden bir klinik psikolog arkadaşımız süreçte bizlere yardımcı terapist olarak eşlik edecektir.
Devam eden ve planlanan gruplar için aşağıdaki linklere bağlanarak bilgi alabilirsiniz.
Genele yönelik gruplar:
Sınav kaygısı için anne-baba grubu
Meslektaşlara yönelik gruplar:
Psikoterapistler için yaşantı grubu